Dünya havacılık tarihinin en büyük sırlarından birisi olan: Malezya Havayollarına ait "MH-370 sefer sayılı Boeing 777 uçağı"
10 yıl geçmesine rağmen uçaktaki 239 kişi hâlâ bulunamadı. Bu makalede yüzlerce teorilerden gerçeğe en yakın olanları okuyacaksınız...
MANTIKLI ŞEKİLDE DÜŞÜNÜLÜRSE BİR UÇAK 6 NEDENLE DÜŞEBİLİR:
- Pilot Hatası/İnt*har
- Teknik/Teknisyen Hatası
- Üretici Hatası
- Hava Durumu
- Trafik Kontrolörü Hatası
- Terör Saldırısı
Kulenin hatası olabilecek herhangi bir bulgu yok. Yolcuların tamamı sıradan insanlar, bilinen bir örgüt üyelikleri, suç kaydı vs. yok ama ikisinin pasaportu sahteymiş. Bu iki yolcunun da detaylı geçmiş taramasından saldırı yapmayacaklarına ve yapamayacaklarına kanaat getirildi.
Bununla birlikte uçakta bu tür durumlar için acil kod gönderen bir sistem bulunmasına rağmen kokpit ekibinden böyle bir mesaj iletilmiyor kuleye. Pilotlar ve kule arasındaki en son konuşma "İyi geceler efendim." şeklinde gerçekleşiyor.
Yolcuların tamamı temiz çıkınca 6. şık da elenmiş oluyor. Elimizde 1. ve 2. şıktaki ihtimaller var. Öncelikle uçağın bakım geçmişi detaylı bir şekilde inceleniyor. Uçakta çalışan teknisyenler sorguya alınıyor ancak kayıtlarda veya sorgularda uçağa ait eksik işleme rastlanmıyor.
Teknik açıdan tek sorun saptanıyor, o da kara kutuların pili ile alakalı. Uçaktaki kara kutuların pillerinin son 2 yıldır değiştirilmediği tespit ediliyor. (Bu pillerin bittiği anlamına gelmiyor ama mevzuat gereği değiştirilmesi gerekiyor.)
Uçak standart rotasında ilerlerken aniden radardan kayboluyor. Kuleden üst üste anons geçilmesine rağmen herhangi bir cevap alınamıyor.
Kule ve MH-370 arasında olan başka bir uçak, aracı görevini üstlenip kendisi anons ediyor fakat bu pilotun ifadesine göre MH-370'ten sadece kısa bir 'mırıltı' sesi alabilmiş ve ardından parazitlenme yaşandı.
Transponder kapandığında uçak radara kimlik bilgilerini göndermeyi keser ama tanımsız bir uçan nesne olarak görünmeye devam eder ve bu görünme sadece askeri radarlardan izlenebilir.
Tam bu sırada uçağın önce hafif sağa sonra keskin sola dönüş yaparak geldiği yöne döndüğü belirlenir.
Bu manevra otomatik pilot tarafından değil, ancak usta bir pilot tarafından yapılabilir. Uçak dönüş aldıktan bir süre sonra yardımcı pilotun cep telefonundan sinyal saptanır. Telefon kapalıyken açılmış yani.
Bu olaydan sonra uçak tam olarak Endonezya-Malezya hava sahalarının tam sınırında ilerlediği için her iki ülke radarları tarafından da izlenemedi. Normalde bir uçak havadayken saatte bir "selamlama" adı verilen sinyal yollar.
Yapılan incelemede son selamlama sinyalini, radardan kaybolduktan 6 saat sonra atmış. Yani uçak kaybolduktan sonra 6 saat uçuşa devam etti.
İşin en ilginç tarafı, hava sahasında tanımlanamayan ve iletişim kurulamayan bir uçak sabaha kadar uçuş yapmasına rağmen hükümetten veya ordudan durumu takip etmesi için hiçbir savaş uçağı gönderilmedi.
Eğer bir uçakla iletişim kurulamıyorsa ve uçmaya devam ediyorsa, ordudan savaş uçakları havalanıp gözle kontrol yaparlar. Dönemin Başbakanına bu durum sorulduğunda gazetecilere; "Tehlikeli bir durum olmadığını düşündük." gibi saçma bir cevap verdi.
Şimdi gelelim pilotların detaylı bir incelemesine. İkinci pilotun hayatı detaylıca incelenmiş fakat intihara meyilli olmasını gerektirecek hiçbir probleme rastlanmadı. Birinci kaptanın evinde yapılan aramalarda kafaları karmakarışık eden bir şey tespit edildi.
Kaptanın evinde ileri teknoloji bir uçuş simülasyon bilgisayarı bulunmuş. Bu simülasyonda yapılan geçmiş uçuş dataları yetkililer tarafından incelenince tam da MH-370'in kaybolduğu gecenin benzer rotası simülasyondaki son uçuşta da yapıldı.
Bunun tesadüf olması beklenemezdi. Kafaları karıştıracak daha ilginç bulgular da var. Aynı kaptanın erkek kardeşi, MH-370 uçuşundan bir hafta önce gözaltına alınmış ve bir gece önce de tutuklanmış. Ayrıca kaptan pilot sağlam bir muhalifti.
Eşiyle kısa bir süre önce boşanmış olduğu ortaya çıkmış. Bu bilgiler ışığında ordunun uçağı izlemesi için savaş uçağı göndermemesi (gönderirse medya tarafından direkt yayılır ve diğer ülkeler de bunu görür) pilot ve hükümet arasında bir pazarlık döndüğü ihtimalini güçlendiriyor.
Başbakanın istifasını isteyen kaptan pilotun uzun süre boyunca pazarlık yaptığı da konuşulanlar arasında. Peki bütün bu süreçte ikinci pilot ve diğer yolcular ne yapıyorlardı?
Eğer MH-370'teki gibi keskin bir manevra ile rotadan çıkarsanız sıra dışı bir durum yaşandığı herkes tarafından fark edilir.
Bunu yapmadan önce ikinci pilotu bir şekilde kabine gönderdiği varsayılıyor. Ardından uçağın irtifasını ani şekillerde yükseltip alçaltarak ve kabin basıncını düşürerek yolcuları önce bayılttığı sonra da öldürdüğü tahmin ediliyor.
Sabaha karşı 08.30'da uçak son sinyalini gönderip bir daha ardından bir iz bırakmıyor. ABD, Fransa, İngiltere, Avustralya ve Almanya'nın da aralarında bulunduğu birçok ülkeden arama kurtarma çalışmalarına destek geliyor. Tarihin en pahalı arama-kurtarma çalışmalarına başlanıyor.
O kadar kapsamlı bir okyanus altı taraması yapılıyor ki, okyanus taban haritası yeniden çiziliyor. 1. ve 2. dünya savaşına ait batıklar bulunuyor ama MH-370'e ait enkaz bulunamıyor. Zamanla uçağa ait olduğu tespit edilen 30'dan fazla parça karaya vuruyor.
Parçaların tamamı sıradan insanlar veya balıkçılar tarafından bulunuyor. Maliyetten dolayı arama çalışmaları durduruluyor. Tam 8 yıldır ne uçağın enkazı, ne de herhangi bir cesede ulaşılamıyor.
2022 yılı içerisinde tekrar arama çalışmalarına başlanacağı konuşulsa da olay, tarihin en büyük sırlarından ve en maliyetli kazalarından birisi olarak kayıtlara geçiyor.
Bir uçakta verileri kaydeden iki çeşit kara kutu bulunur. Birisi sesleri kaydederken, diğeri uçağın hızını, yüksekliğini vb. bilgilerini kaydeder.
Bir gün MH-370 enkazı bulunursa bu kara kutular cesetlerden bile daha önemli bir hedef haline gelecektir. O gece neler yaşandığı ancak o iki kutu tarafından öğrenilebilir.
Konuya ilişkin muazzam iki belgesel var, izlemenizi öneririm:
- Malezya uçağı nerede?
- Sular çekilince-MH370
Kategori
Yaşam